Kızıldere’ye giden yolda 25 Mart 1972 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Parlamentosu ve Hükûmetine” başlıklı Mahir Çayan liderliğindeki ihtilalciler tarafından yazılan bildiri:
“Türkiye halkının en yurtsever evlatlarını, Avrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini, 27 Mayıs Anayasası’nı çiğneyerek tamamen ortaçağ engizisyon kurallarının ışığı altında yargılayarak asmak niyetindesiniz. Bugün Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan arkadaşların hayatlarına kastedenler, 5-10 gün sonra da Ziya Yılmaz, Necmi Demir, Kamil Dede ve öteki yurtsever arkadaşlarımıza yöneleceklerdir…
1972’nin Türkiye’sinde tek bir yurtseverin, öncü savaşçının oligarşinin ipiyle hayatına son verilmek istenirse, bu İngiliz ajanları da Halkın Devrimci Öncüleri’nin, yani bizlerin kurşunlarıyla yok olacaklardır.
Dünya halklarının baş düşmanı Anglo-Amerikan emperyalizminin askeri örgütü olan NATO’da görevli bu İngiliz ajanlarının hayatlarına karşılık şartlarımız açıktır:
1- İnfazlar derhal duracak,
2- Hiçbir devrimci ve yurtsever asılmayacaktır.
3- En çok 48 (Kırk sekiz) saat içerisinde bu konuda Türkiye radyolarından infazların durdurulduğu hakkında yayın yapılması şarttır.
Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde, kesin olarak bu İngiliz ajanları kurşuna dizilecektir.
Bu oligarşinin zulmüne, hainliğine, gaddarlığına, kan emiciliğine karşı bizlerin ilk ihtarıdır.
İnfazlar yerine getirilirse şu iyi bilinsin ki, ihtilâlci misilleme sadece bu NATO ajanlarının yok edilmesiyle bitmeyecektir. Bu sadece başlangıç ve ilk ihtardır.
Bütün yurtta zulmü, kana susayıcılığı tezgâhlayan bütün Amerikancı köpekler, hükümet yetkililerinden işkenceci köpeklere, Amerikancı faşist generallerinden satılmış basın kalemșörlerine…
Yaşasın Türkiye İhtilâli,
Yaşasın İhtilâlci Cephe,
Kurtuluşa Kadar Savaş!“