Haziran’da şehit düşen THKP-C/MLSPB savaşçılarının yaşam öyküleri

0 2.101
image_pdf

1970 Aralık ayında kurulan THKP, 17 Mayıs 1971’de siyonist “İsrail”in İstanbul başkonsolosu Efraim Elrom‘u cezalandırarak kuruluşunu silahlı propaganda eylemiyle duyurdu. Ünye NATO üssünde görevli üç İngiliz ajanını Denizlerin idamını engellemek için esir alan Mahir Çayan liderliğindeki THKP-C ve THKO’nun 9 savaşçısı Kızıldere‘de üç İngiliz ajanına karşılık istekleri kabul edilmeyince esir aldıkları üç İngiliz ajanını kurşuna dizerek NATO aleti T.S.K. ile girdikleri çatışmada şehit oldular.

Kızıldere sonrası MLSPB, THKP-C’nin bir devamı olarak 0cak 1975’de Amerika’nın İstanbul Başkonsolosluğuna yönelik bombalı eylemi ile tarih sahnesindeki yerini aldı. Anti-emperyalist, Anti-oligarşik silahlı bir direniş örgütü olan THKP-C/MLSPB, emperyalizme, siyonizme ve ülkemizdeki işbirlikçilerine yönelik yüzlerce eylem gerçekleştirdi. Bu eylemlerde, Haziran‘dan 30 Mart’a, 30 Mart’tan Eylüle onlarca savaşçısını şehit verdi.

Haziran’da şehit düşen THKP-C/MLSPB savaşçılarının yaşam öyküleri:

– HÜSEYİN CEVAHİR

Hüseyin Cevahir, 10 Nisan 1945 yılında Dersim’in (Tunceli) Mazgirt ilçesine bağlı Muhundu (Darıkent) beldesinin Şöbek (Yeldeğen) köyünde doğdu. İlkokulu Muhundu beldesinde okudu, ardından Pülümür’de ortaokula gitti. Dersim’deki lisede fen bölümü olmadığı için Erzincan lisesine kaydedildi. Erzincan’da iki yıl otelde kaldı. Otel masrafı yüksekti; son sınıfta bir akrabasının yanında kaldı.

1964-65 öğrenim döneminde Çapa tıp Fakültesi’ni kazandı. İstanbul’da yine bir akrabasının yanına yerleşti. 19 Temmuz 1966 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP) Beyoğlu  ilçe örgütüne üye oldu. 1967 yılında, 3 yıl okuduğu tıp eğitimini yarıda bırakıp Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne (SBF) kayıt yaptırdı. Okul değiştirip SBF’ye geçen Cevahir Fikir Kulübü’nün üyesi oldu. O dönem o da TİP üyesiydi. Reformist TİP’e karşı yürütülen ideolojik mücadelenin de önde gelen isimlerinden biridir Cevahir.

SBF’deki anti-faşist, anti-emperyalist mücadeleyi omuzlayan ilk militan kadrolaşma içinde de Cevahir yeralır. Sonra adım adım THKP-C’nin oluşumu geldi. Mahir, Hüseyin ve Ulaş THKP-C tarihinin hemen her aşamasında birliktedirler. Birbirinden ayrı direnişlerin yaratıcısı olarak şehit düştüler üçü de; ama birlikte sayısız eylemler gerçekleştirdiler.

Hüseyin Cevahir THKP-C’nin SBF kökenli kadrolarından biriydi. 1970 Aralık ayında THKP-C’nin kuruluşunun gerçekleştirildiği Ankara Küçükesat’taki bir evde yapılan toplantıda oluşturulan 11 kişilik Geçici Genel Komite’nin üyelerinden biri olarak yer aldı. Sürecin ilerleyen evresinde Genel Komite “geçicilikten” çıkıp kesinleştiğinde de Hüseyin Cevahir yine THKP-C’nin sorumluluğunu taşıyan bu yapı içindeydi. Hüseyin Cevahir, Parti kendisine nerede ihtiyaç duyduysa oradaydı. Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan ve Sebahattin Kurt’la birlikte sık aralıklarla Karadeniz bölgesindeki çalışmalarda bulundu.

Kürt Sorunu ve Ortadoğu

Hüseyin Cevahir’in çocukluğu Dersim’in Mazgirt ilçesinde geçti. 38 Dersim katliamının anılarıyla büyüdü. Kürt halkının acılarını çocukluğunda yaşadı, gördü ve dinledi. Genel Komite’de yapılan ilk işbölümünde Cevahir Kürdistan sorumluluğunu üstlendi. Cevahir, Kürdistan’da Kürt yoksul köylülerin içindedir. Teorik, pratik çalışmalar yapar Kürt sorununa ilişkin. Kürt halkının gördüğü zulmü, baskıyı, işkenceyi, jandarma dipçiği altındaki yaşamını paylaşır. Halkın özlemlerini, acılarını, öfkesini yüreğinde yaşatır. Çok yönlü, ufku sınır tanımayan ve araştırmacıdır Cevahir. Araştıran, inceleyen, üreten yanıyla devrimin, halkın sorunlarına eğilmiş, kafa yormuş, çözümler üretmiştir.

70’li yıllarda Kürt ulusal sorunu üzerine yapılan tartışmaların içindedir. Kürt ulusal sorunu üzerine düşünen, konuyu gündeme taşıyan ve çözüm yöntemleri üreten ve bu doğrultuda mücadele edenlerin önde gelenlerindendir. Sosyal-şoven anlayışların savunulduğu süreçte, Kürt ulusal sorununa Marksist-Leninist tarzda çözüm getirenlerden biridir.

THKP-C Genel Komite üyesi ve Kürdistan sorumlusu olarak, Kürdistan’ın değişik bölgelerine gidip geldi. Örgütlenmeler yaptı, araştırmalarda bulundu ve Kürt sorununa ilişkin, Mayıs 1970 tarihli Aydınlık Sosyalist Dergi’nin 19. sayısında Hüseyin Cevahir imzasıyla “Doğu Anadolu Raporu” başlıklı yayınlanan yazısında, “Ülkemizin emperyalizmden, işbirlikçilerinden ve toprak ağalarından temizlenip halkımızın kurtuluşu ve mutluluğunu istiyorsak, Doğu’da yüzyıllardır Türk halkıyla kader birliği yapmış, düşmana karşı omuz-omuza dövüşmüş bir Kürt halkı var. Doğu sorunu ancak devrimci yoldan çözüme bağlanabilir. Bu devrimci iktidar uğruna Türk ve Kürt devrimciler, bütün yurtseverler omuz omuza çalışmalıdırlar. Halkların varolan gerçek kardeşliği pekiştirilmeli, baş düşman emperyalizme karşı mücadele edilmeli ve uyanık olunmalıdır. Tek doğru yol budur. Yoksa hangi saflarda olursa olsun burjuva şovenizmine düşmek, emperyalizmin oyununa gelmektir, bölücülüktür. Bunlar özünde emperyalizmin “böl ve hükmet” politikasının tezahürleridir.” Diyen Cevahir, Emperyalizmin 1970’lerde yoğunlaşan Ortadoğu’ya yönelik kuşatma, saldırganlık ve işgalci manevraları için ise, “Bir yandan da emperyalizm Orta Doğu’da planını hızla tatbik, etmekte. Halkların arasına düşmanlık sokup emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesini bölmeye, arkadan hançerlemeye çalışmaktadır. İşte durumun can alıcı noktası burası. Türkiye devrimcileri uyanık davranıp bu oyunu şimdiden bozmaya çalışmazlarsa ilerde çok büyük açmazlara düşebilirler.” Tarihsel  uyarısını yapmıştır.

Eylül 1970 tarihli ASD’nin 23. Sayısında yayınlanan “Kitleler, Küba Devrimi ve Yeni Oportünizm” başlıklı yazısında ise, “Emperyalizm kıta çapında bir baskı ve seri; komplolar içine girdiği için mücadele alanı artık bütün kıta olacaktır. Emperyalizmin çöküşü bütün dünyadaki devrimci mücadele ile, özel olarak da bölgesel mücadelelerle olacaktır. Ortadoğu halklarının devrimci mücadelesi ve kurtuluşu birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.” demektedir.

Partimizin, Kürt sorununa ve Orta-Doğu meselesine bakış açısının oluşmasında Hüseyin Cevahir yoldaşın önemli bir yeri vardır. Bu bakış açısından hareketle THKP-C/MLSPB isabetli tahlilleri ile hem teorik, ideolojik, hem de politik, pratik olarak Kürt sorununa ve Orta-Doğu meselesine bütünlüklü, açık ve net bir yaklaşım ortaya koymuştur.

THKP-C önderleri, masa başı önderleri değillerdir. Bu yüzden silahlı savaşın örgütlenmesinde doğrudan yer almışlardır hep. THKP-C’nin Ankara’da gerçekleştirdiği ilk eylemlerde Cevahir de vardır. Hüseyin Cevahir Şubat 1971’de içlerinde Ulaş’ın da olduğu bir ekiple birlikte İstanbul’a geldi ve İstanbul’daki hazırlıkları örgütledi. 17 Mayıs 1971’de Siyonist İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Ephrahim Elrom’un kaçırılması eyleminde Ulaş Bardakçı ve Mahir Çayan’la birlikteydi.

12 Mart Cuntasının ağır baskı ve takip koşullarında geri çekilmeyi değil savaşı örgütlemeyi düşünmüş ve bunu hayata geçirmişlerdi. Efraim Elrom eylemi sonrası yaşadıkları süreç onları bir direniş üssüne çevirecekleri Maltepe’ye götürdü. Tarih 1971’in Haziran’ıydı. Orası İstanbul Maltepe’ydi… Orada Cevahir, Deniz binbaşı Cihangir Erdeniz tarafından kahpece vurulacaktı… Ne var ki, oligarşi ne Cevahirlerden ne Maltepe’lerden kurtulamayacaktı artık… Çünkü eylemi, THKP-C çizgisi yadigar kalacaktı bizlere.

– MİTHAT KOÇULU

Beş çocuklu ailenin tek oğlu ve Yıldız Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu Mithat Koçulu yoldaş, Bir iş için gittiği Erzurum’da, 19 Haziran 1980’de, 2015 yılında MHP den milletvekili seçilen Atilla Kaya tarafından bıçaklanarak 28 yaşında katledildi.

Mithat Koçulu yoldaş kendisini işçi sınıfının davasına adamış ve bu uğurda yaşamının sonuna kadar mücadele yürütmüştür. ama arada unutulan bir şey var; devrimci adalet asla hafıza kaybına uğramaz. Er ya da geç, halkın öfkesi, devrimci katillerinden cinayetlerinin hesabını sorar. Faşist katillerin şımarıklığı hiçbir zaman sonsuza dek sürmez. Halk düşmanlarını emekçilerin öfkesinden koruyabilecek bir zırh ise şimdiye kadar icat edilmemiştir.

METE ATİLLA ERMUTLU

1952 yılında Kars’ta varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğan Atilla, devrimci mücadele ile lise öğrenimi yıllarında tanıştı. Devrimci mücadeleye THKP-C sempatizanı olarak adımını atan Atilla, 1971′den sonra üniversite eğitimi için geldiği İstanbul‘da devrimci çevrelerle tanıştı ve onlarla ilişkiler kurdu. 1973 sonrası yeni yeni gelişmeye başlayan gençlik hareketleri içinde yer alan Atilla, özellikle 1975‘li yıllarda, okuduğu Galatasaray Mühendislik Yüksek Okulu (GMYO) içerisinde militan bir mücadele içinde oldu ve mücadeleye önderlik edenler arasında yer aldı. Devrimci mücadelenin o dönemki gelişim seyri içinde öğrenci gençliğin çeşitli eylemlerinde yer almaktan faşistlerle silahlı çatışmalara, çeşitli örgütlenme faaliyetlerine kadar, çok yönlü bir mücadele içinde bulundu.

1975 yılında artık mücadelenin bir öğrenci hareketi çerçevesine sıkıştırılmaması ve daha kapsamlı yürütülmesi gerektiğine inandığı için çevresindeki devrimcilerle o güne kadar yürüttüğünden daha farklı bir faaliyete yöneldi. Mücadeleyi daha kapsamlı ve daha bilinçli yürütebilmek için, bağlantı içinde oldukları devrimcilerle birimler şeklinde bir örgütlenmeye gitti. THKP-C çizgisine olan inancı (o güne kadarki devrimci faaliyetlerinin deneyimi ve bilinçlenmenin ilerlemesi, onu bu evrimin sonucunda) THKP-C‘nin çizgisinin gerçek anlamda hayata geçirilmesi için bu çizgiye uygun örgütlenmenin oluşturulması yönünde bir çabaya yöneltti. Aynı dönem MLSPB’ nin bağımsız bir örgüt olarak tarih sahnesine çıktığı dönemdi. Atilla, MLSPB‘nin kuruluşundan bir süre sonra bütün olanaklarıyla MLSPB‘nin yürüttüğü mücadeleye bağlandı .

Atilla Ermutlu, özellikle, 1977 yılında itibaren MLSPB mekanizmaları içerisinde çeşitli önemli sorumluluklar üslendi. Örgütünün kendisine verdiği görev ve sorumlulukları büyük bir fedakarlıkla yerine getiren Atilla, her türden politik–askeri eylem biçimleri içerisinde yerini aldı. MLSPB’nin Filistin’deki (Lübnan) kamplarında askeri eğitimden geçen Mete Atilla, MLSPB‘nin 1979‘da boyutlanarak gerçekleştirdiği gerilla eylemlerinde önemli roller oynadı.

MLSPB Genel Komite üyesi Mete Atilla Ermutlu, örgüt konferanslarının örgütlenmesi sorumluluğu, çeşitli bölge sorumlulukları ve MLSPB‘nin İstanbul dışındaki çalışmalarının koordinasyonu gibi çok yönlü görev ve sorumluluklarda bulundu. 1978 yılının 30 Haziran’ında başlayan 1. Konferans’ta, konferans üyesi ve 1978 Aralık sonlarında gerçekleştirilen “Olağanüstü Konferans”ta, yine Konferans üyesidir.

MLSPB‘nin 1980 Ocak‘ta aldığı darbenin ardından, Merkez Komite üyesi olarak birinci dereceden sorumluluklar alan lider yoldaş Atilla Ermutlu, devrimci mücadelenin sürdürülmesi ve yükseltilmesinde olağanüstü çabalar gösterdi. Amerika’nın çocuğu Kenan Evren komutasındaki faşist cuntanın 12 Eylül 1980’de işbaşına gelmesinden sonrada (Türkiye devrimci hareketinin ağır darbeler aldığı, mücadeleden kaçışın, yılgınlığın, teslimiyetin ve mülteciliğin kol gezdiği bu ortamda) mücadeleye daha bir inanç ve kararlılıkla sarıldı. Amerikancı Cuntaya karşı silahlı mücadelenin yükseltilmesi için, düşmanın her yerde peşinde olmasına karşın büyük çaba harcadı. Ve 12 Eylül cuntasına karşı MLSPB‘nin gerçekleştirdiği bir çok eylemde ya organize ederek yada doğrudan içinde bulunarak görev aldı.

Atilla Ermutlu 12 Eylül sonrası yapılan örgüt içi düzenlemelerde Merkez Komitesi üyeliğine getirilmişti. Atilla Ermutlu liderliğindeki MLSPB, cuntaya karşı bir dizi gerilla eylemi planlamasına girmişti. Bunlardan biri de Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki ileri karakolu “İsrail” İstanbul Başkonsolosu’nun cezalandırılmasıydı. Eylem son aşamasına gelmişti. Eylemin son hazırlıklarının gözden geçirilmesi için eylemde yer alan gerilla grubunun İstanbul Sefaköy‘de buluşmaları gerekiyordu. Atilla da eylemde görevliydi. 5 Haziran günü ele geçtikten sonra siyasi polisle işbirliğine giren hain Şemsi Özkan’ın buluşma yerini polislere bildirmesi üzerine polis pusu kurarak Atilla’yı katletti. 6 Haziran 1981 günü kendi kullandığı araba ile buluşma yerine giderken, ehliyet kontrolu bahanesiyle etrafı çevrilen Atilla, sol şakağından sıkılan kurşunla sabah saat 8 sularında şehit edildi.

Atilla Ermutlu, yaratıcı bir kişilik ve zorlu günlerin devrimcisiydi. O, İnançtı, kararlılıktı, özveriydi. MLSPB‘nin şehir gerillası mücadelesinde uzmanlaşmış lider bir yoldaştı.

O, THKP-C/MLSPB’nin emperyalizme, siyonizme ve işbirlikçilerine karşı bağımsız Türkiye, özgür vatan ve sosyalizm mücadelesinde yolumuzu aydınlatan ışığıyla hep yaşayacak.

TAMER ARDA

1959 doğumlu olan Tamer Arda, İstanbul‘un Bakırköy ilçesinde işçi baba ile işçi annenin çocuğu olarak doğdu. Aynı ilçede ilk ve ortaokula devam eden Arda çeşitli nedenlerle ortaokuldan ayrıldı.

Tamer‘in devrimci düşüncelerle tanışması oldukça genç yaşlarda başladı. 1974 yılından itibaren devrimci çevrelerin içine girdi. Arda‘nın devrimci düşüncelerle tanıştığı yıllar ayın zamanda örgütü MLSPB‘nin de oluşum yıllarıydı.

Tamer Arda, Kızıldere sonrası Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliğini (MLSPB) oluşturacak, MLSPB saflarında yer alacak olan genç kuşaktan devrimcilerin faaliyetlerine başından itibaren katıldı. Tamer oldukça genç yaşta çeşitli fabrikalarda iş yerlerinde işçi olarak çalıştı. Bir yandan işçi sınıfının sorunlarına daha yakından tanık olurken bir yandan da işçilerle bağlar kurarak öğrendikleri ölçüsünde örgütlenme faaliyetlerinde bulundu.

1975 yılı THKP-C düşünceleri doğrultusunda MLSPB‘nin kurulduğu yıldır. THKP-C düşünceleri doğrultusunda hareket eden çevre içinde devrimci mücadeleye adım atan Tamer Arda, kuruluş sürecinin doğal bir sonucu olarak, MLSPB‘nin oluşumunun ardından ilk MLSPB üyeleri arasına katıldı. MLSPB’nin oluşumunun ardından gerçekleştirdiği bir çok silahlı eylemde yer aldı.

1975 yılında silahı ile ele geçirilen Tamer Arda, Emniyet şubede sorgulanıp tutuklandı. Sorguda örgütle ilişkisini reddettiği için yalnızca silah bulundurmaktan Sağmalcılar cezaevinde kısa bir tutukluluğun ardından serbest kaldı. Serbest kalışının ardından yeniden örgütünün mücadelesine katıldı. Aynı yıl içinde bir lisenin önünde bildiri dağıtılırken silahlı olarak yeniden yakalandı .

Tamer Arda, Mehmet Zeki Yumurtacı’nında içinde olduğu 18 kişilik grupla birlikte 1977 yılında askeri eğitim için Filistin kamplarına gitti. Filistin (Lübnan) kamplarında askeri eğitim gören Arda ülkesine döndü. Aynı yıl içerisinde bir baskın sonucu yoldaşlarıyla birlikte bir örgüt evinde siyasi polisin eline düştü. Siyasi şube ve MİT‘in özel sorgu yerinde dönemin en ağır işkencesine maruz kaldı. Diğer yoldaşları gibi aynı evde kalanları bile tanımadığında ve hiç bir örgütle ilişkisinin olmadığında direnerek siyasi polisi çılgına çevirdi. Sonuçta yine onu tutukladılar. Genç yaşta yoğun bir mücadele ve sorumluluklar içine giren Tamer, Sağmalcılar, Sinop, Sakarya ve Akhisar cezaevlerinde bir yılı aşkın bir süre hapis yattı. 1978 yılında serbest kalmasının ardından yeniden sıcak mücadele içinde yerini aldı. MLSPB‘nin örgütlediği bir çok askeri operasyonda görev aldı.

Kuruluşundan itibaren MLSPB‘nin muharebe birimlerinde profesyonel faaliyet sürdüren Arda, bu gelişim içinde İstanbul‘un bir çok bölgesinde sorumluluklar aldı. Zeytinburnu, Kazlı Çeşme, Kocamustafapaşa, Beşyüzevler, Rami, Gaziosmanpaşa vb. semtlerinde faaliyette bulunan hücrelerde hücre elemanı, hücre sorumlusu, bu hücrelere bağlı alt bölge çalışmalarının sorumluluğu gibi görevlerde bulundu.

Tamer Arda özellikle 1979 yılında sonra yeni bir sıçrama yapan MLSPB politik–askeri eylemlerinde önemli görevler aldı. Amerikalı emperyalistlerin çocuğu Kenan Evren komutasındaki generaller çetesinin 12 Eylül 1980’de işbaşına gelmesinden sonra ise daha önemli ve büyük sorumluluklarla karşı karşıya kalan Arda, büyük bir kararlılıkla, fedakarlıkla bir çok görev üstlendi. Merkez Komitesi‘ne bağlı olarak örgütün ülke çapında faaliyet gösterdiği bölgelerde çalışmaların sürdürülmesi, örgütsel ilişkilerin düzenlenmesi çalışmalarına aktif olarak katıldığı gibi İstanbul bölgesinde çalışmaların ve ilişkilerin organizasyonunda önemli görev üstlenen kadrolardan biri oldu. 12 Eylül 1980 cuntasından sonra MLSPB’nin gerçekleştirdiği bir çok eylemin planlamasında organizasyonunda ve eylem kadrosunda yer aldı.

12 Eylül askeri faşist cuntasından sonra MLSPB‘nin aldığı bir dizi eylem kararından biri olan Siyonist “İsrail” Başkonsolosunun cezalandırılması eyleminde o da görevli kadrolardan biriydi. Eylemin son hazırlıklarını gözden geçirmek için yoldaşlarıyla buluşmak için, buluşma yerine giderken, daha önce ele geçen ve siyasi polisle (MİT) işbirliği yapan hain Şemsi Özkan‘ın buluşma yerini söylemesi üzerine Sefaköy meydanının altındaki sokakta kurulan pusuda emniyet 1. şube polislerince yaralı olarak ele geçirildi. Yaralı olarak yerde yatarken cebinde Amerikan kimliği de taşıyan dönemin Emniyet müdürü Şükrü Balcı tarafından üzerine çok sayıda kurşun sıkılarak katledildi. 6 Haziran 1981’de sabah saat 8 civarında şehit düşen Arda‘nın üzerinde kırk dolayında kurşun tesbit edildi .

Tamer Arda, Devrim ve Sosyalizme, THKP-C çizgisine derin bir inançla bağlılığın yanısıra, kararlı, gözüpek, cesur bir savaşçı ve nitelikli bir askeri komutandı.  Bunun içindir ki, Oligarşinin sözcüleri ve burjuva basını onu “son yılların en büyük şehir gerillası” olarak nitelendiriyordu.

DOĞAN ÖZZÜMRÜT

1957 yılında İzmir’ de emekçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Doğan, devrimci mücadeleye lise öğrenimi yıllarında katıldı. İstanbul Vefa lisesinde okurken İDÖD (İstanbul Devrimci Ortaöğrenim Derneği) çatısı altında MLSPB sempatizanı olarak mücadeleye katıldı. Bu dönem devrimci gençliğin işgal, miting, yürüyüş ve yurtlarda süren eylemler gibi faaliyetlerinde yer aldı. MLSPB‘nin aktif sempatizan birimlerinde yer alarak mücadele yürüten Doğan, 1977 yılında Diyarbakır Diş Hekimliğinde okuması nedeniyle 1977 yılında devrimci çalışmalarına Diyarbakır’da devam etti.

Bir yandan öğrenci gençliğin mücadelesine aktif olarak katılırken, bir yandan da çeşitli kesimlerle ilişkiler geliştirdi, örgütlenme çalışmalarında bulundu. 1977 yılında polisin sürdürdüğü bir operasyon sırasında gözaltına alınıp ardından tutuklanan Doğan bir süre cezaevinde yattı. Serbest kaldıktan sonra biraz daha deneyimli, kararlığı daha da bilenmiş olarak mücadelesine devam etti, Aynı tarihte Doğan bu kez bir eylem anında ele geçirildi. Yörede jandarma komutanı olarak görev yapan bir subayın cezalandırılması sırasında eylem başarıya ulaşmadan silahı ile birlikte gözaltına alındı. Diyarbakır MİT‘te sorgulaması yapılan Doğan eylem ve örgütü hakkında bilgi vermeyi reddederek İstanbul’dan yeni geldiğini ileri sürdü. Bunun üzerine Doğan bir uçakla İstanbul’a getirildi. Emniyet’ te sorgusu yapılan Doğan ağır işkencelere rağmen devrimci direniş tavrını orada da korudu.

1978 yılı içinde Doğan, örgütü tarafından görevlendirilmek üzere İstanbul’a çağrıldı. Profesyonel çalışma içine alınan Doğan, 1979 yılından itibaren MLSPB hücrelerinde görevlendirildi. Tamer Arda ile istanbul‘da aynı hücrelerde ve bölgelerde devrimci çalışma yürüten Doğan çalıştığı hücreye bağlı alt bölge çalışmalarının sorumluluklarında da bulundu. MLSPB‘nin ileri kadrolarından biri olan Doğan Özzümrüt, MLSPB‘nin örgütlediği bir çok gerilla eyleminde görev aldı.

12 Eylül askeri faşist cuntasından sonra silahlı mücadeleyi yükseltmek ve darbeler nedeniyle alınan yaraları sarmak için yoğun çaba sürdüren kadrolar arasında yer alan Doğan, Siyasi polisle işbirliği yapan hain Şemsi Özkan‘ın kaldıkları hücre evini polise bildirmesi üzerine 5 Haziran’ı 6 Haziran‘a bağlayan gece evde çembere alındı . Yoldaşlarıyla birlikte olduğu evden siyasi polisin, Teslim olun, çağrılarına ”Ya Özgür Vatan Ya Ölüm” ”Kurtuluşa Kadar Savaş” sloganları ve Devrim yolunun sarp yamaçlarında ilerliyor gerillalar, marşını söyleyerek silahlarını ateşleyip karşılık verdiler.

1971‘de Maltepe‘de önder yoldaşları Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir‘in ellerinde dalgalanan devrim bayrağı bu kez yine İstanbul/Maltepe‘de Doğanların ellerinde yükseldi. Karşılıklı süren çatışmalar 6 Haziran 1981 şafak vaktine kadar sürdü. iki şehir gerillası Doğan Özzümrüt ve Ercan Yurtbilir yoldaşlar şehit düştüler.

ERCAN YURTBİLİR

Ercan Yurtbilir, 1961 yılında küçük esnaf bir ailenin çocuğu olarak İstanbul Kocamustapaşa‘da doğdu. Devrimci mücadeleye Şehremini lisesinde okuduğu yıllarda genç bir MLSPB sempatizanı olarak katıldı. MLSPB‘nin bölgedeki, okuldaki çalışmalarının içinde bulundu. Kocamustafapaşa‘nın yanı sıra Kanarya semtinde, Atatürk öğrenci sitesinde faşistlerle süren çatışmaların içinde yer aldı.

Ercan Yurtbilir, 1977 yılı sonlarında çalıştığı birimdeki arkadaşlarıyla bir bankanın hasılatının kamulaştırılması eyleminde yer aldığında gözaltına alındı. Eylemin ardından polisle çıkan silahlı çatışma sırasında ele geçirilen Ercan, tutuklanarak cezaevine kondu. İlk olarak yattığı Sağmalcılar cezaevinde yoldaşları ve devrimcilerle birlikte iki isyan eylemine katıldı. İsyanın ardından yoldaşlarıyla birlikte Samsun cezaevine sürgün edildi. Ordan da çeşitli cezaevi eylemleri nedeniyle Adapazarı cezaevine sürgün edildi . En son yattığı Niğde cezaevinden devrimci mücadeleye daha aktif olarak katılmak için firar etti.

1979 yılı başlarında gerçekleşen firar eyleminin ardından bir çok deneyim sahibi olmuş bir devrimci olarak yeniden örgütünün sıcak mücadele hattında yerini aldı. Ercan örgütü tarafından Gaziosmanpaşa, Alibeyköy, Topkapı, Pazariçi vb. semtlerinde faaliyet gösteren bir birim içinde görevlendirildi. MLSPB‘nin aday üyelerinden olan Ercan Yurtbilir, örgütünün organize ettiği çok sayıda politik–askeri eylemde yer aldı.

Ercan yoldaşı Doğan Özzümrüt’le birlikte Maltepe‘de örgüte ait hücre evinde kalıyordu hayat dolu, genç, dinamik ve kararlı bu militan özellikle 12 Eylül askeri faşist cuntasından sonra kaçkınlığın, yılgınlığın kol gezdiği bu ortamda daha çok şeyler yapacağına inanıyor, coştukça coşuyordu. Fakat hain tuzak diğer yoldaşları gibi onu da en verimli çağında içine alıyordu.

Hain Şemsi Özkan‘ın siyasi polisle işbirliği yaparak kaldıkları evi polise bildirmesi üzerine 5 Haziran’ı 6 Hazirana bağlayan gece evde çembere alındı. Siyasi polisin ”Teslim olun” anonsuna hiç tereddütsüz silahı ile karşılık verdi. Yoldaşlarıyla MLSPB‘nin sloganlarını, devrimin marşlarını haykırdı. Ercan, 6 Haziran‘ın şafak vaktine yakın, yoldaşı Doğan Özzümrüt ile birlikte devrimin bayrağını yükseklerde tutarak, onurunu koruyarak, devrim savaşçılarına yakışır bir tavır alarak şehit oldu.

– AHMET SANER

1959 yılında Trabzon (Akçaabat) da orta halli bir ailenin çocuğu olarak doğan Ahmet Saner, devrimci mücadele saflarına, bir çok devrimci yoldaşı gibi çok genç denecek yaşlarda katıldı. Ahmet’in devrimci mücadeleden yana tercihini yapışı, devrimci mücadeleye ve MLSPB saflarına katılımı İstanbul‘ da okuduğu lise yıllarına dayanır. Devrimci mücadeleye THKP-C ye duyduğu sempati ile adımını atan Ahmet, devrimci faaliyetlere, örgütlü mücadeleye THKP-C’nin ideolojik-politik-örgütsel hattı temelinde mücadeleye atılmış olan MLSPB saflarında bir tercih yaparak başladı.

Ahmet Saner, İstanbul Devrimci Ortaöğrenim Derneği (İDÖD), İstanbul Ortaöğretim Derneği (İÖD), İstanbul Yurtsever Devrimci Öğrenim Derneği (İYDÖD), ve İstanbul Demokratik Gençlik Derneği (İDGD) derneklerinin içerisinde bazılarını bizzat kuruluşuna da katılarak, yöneticilik düzeylerinde yer alarak, örgütlenme ve mücadele etkinliklerinde bulundu. Dönemin devrimci gençliğinin İstanbul‘da gerçekleştirdiği eylemliliklerde bir MLSPB sempatizanı olarak yerini aldı ve çeşitli düzeylerde faaliyetlerde bulundu.

1979 sonları ve 1980’li yılların başlarına kadar MLSPB’ye bağlı olarak Devrimci Kurtuluş çalışmaları içerisinde faaliyet yürüten ve bir çok silahlı devrimci eylemde yer alan Ahmet, bu sürece kadar hem MLSPB‘nin mücadelesinin gelişmesine önemli katkılarda bulundu ve hem de kendisinin politik askeri olarak gelişmesini sağladı.

Ahmet 1979 sonları ve 1980 başlarında MLSPB‘nin bir üyesi olarak yeni bir sürece girdi. 1979-1980 yılları MLSPB’nin silahlı mücadelesinin atılım yaptığı ve boyutlarını yükseldiği yıllardı. Yılların devrimci çalışmalarının pratiği içinde yetişmiş olan Ahmet, MLSPB’nin bu süreçte örgütlediği bir çok gerilla eyleminde yer aldı. Ahmet, Şişli, Levent, Okmeydanı, Kasımpaşa vb. bölgelerinde çalışmalar yürüten MLSPB hücrelerinden birinde görevliydi.

MLSPB, ABD’nin Türkiye’deki ajanlarından Amerikalı subay Sam Novello ve onun aracılığıyla CIA’ya hizmet eden Ali Sabri Baytar’ın ölümle cezalandırılmasına karar vermişti. 16 Nisan 1980’de Etiler’de gerçekleştirilecek olan bu eylemde, aynı hücrede görevli olan ve bir çok askeri operasyonu başarı ile sonuçlandırmış olan Hakkı Kolgu, Kadir Tandoğan ve Ahmet Saner görevlendirilmişti. Cezalandırma eylemini başarıyla tamamlayan bu üç MLSPB gerillası eylemden sonra polis tarafından çembere alındılar. Polisle çatışma ve uzun kovalamacalar sonucu savaşçılardan ikisi yaralı olmak üzere ele geçirildiler. Yaralı ele geçirilenlerden Hakkı Kolgu kaldırıldığı hastanede gerekli tedavi yapılmadığı için şehit oldu. Ahmet ise, yoldaşı Kadir ile birlikte tutuklandı.

Tutuklu bulundukları cezaevlerinde devrimci direnişi ödünsüz olarak sürdüren Ahmet ve Kadir, askeri faşist cuntanın askeri mahkemesinde alel acele idam cezasına çarptırıldılar. Hem de MLSPB toplu davasından özel olarak ayırıp duruşmalarda (aynı dönemde MLSPB toplu davası da devam etmesine rağmen) kısa sürede idam cezası verdiler. Faşist generaller Kadir ve Ahmet‘i, bir ABD üst düzey heyetinin Türkiye‘ ye yaptıkları bir ziyaret sırasında, 25 Haziran 1981‘de idam ettiler. Böylece Amerikalı “dostlar”ın karşılama töreni yapılmış oluyordu.

Ahmet, işçi sınıfı ve emekçi halkların kurtuluşu yolunda kararlı ve militan bir mücadele yürüttü. Aynı kararlılıkla darağacına, “Katil Oligarşi, Kahrolsun emperyalizm, Ya Özgür Vatan Ya Ölüm” sloganlarımızı haykırarak, marşlarımızı söyleyerek çıktı. O, devrimin bayrağını yükseklerde dalgalandırdı.

Her haziran ayı, ABD emperyalizminin ve işbirlikçilerinin korkulu günleri olacak, Ahmet devrimin yüce şehitleri arasında mücadelemizin itici sembolü olarak hep yaşayacak.

– KADİR TANDOĞAN

1958 yılında İstanbul‘ da emekçi bir ailenin çocuğu olarak doğan Kadir, devrimci mücadele ile bir çok yoldaşı gibi, genç yaşlarda ve lise öğrenimi yaptığı yıllarda tanıştı. Devrimci mücadelede MLSPB sempatizanı olarak yer alan Kadir, dönemin öğrenci gençlik eylemlerinde ve MLSPB’nin örgütlediği bir çok kitlesel eylemde aktif olarak yer aldı.

MLSPB’ye bağlı olarak Devrimci Kurtuluş çalışmaları içerisinde, yıllara yayılan bir mücadele ortamında giderek kendini geliştiren, deneyimler kazanan Kadir, örgütleyici özellikleriyle, Güngören, Tozkoparan vb. bölgelerinde örgütlenme çalışmalarında çok önemli roller oynadı. Bir çok silahlı eylem pratiği içerisinde pişen Kadir, 1979 yılı sonlarında MLSPB üyesi olarak yeni görev ve sorumluluklar üslendi.

Kadir Tandoğan, Şişli, Levent, Okmeydanı, Kasımpaşa vb. bölgelerinde çalışmalar yürüten MLSPB hücrelerinden birinde görevlendirildi. Kadir, MLSPB’nin örgütlediği gerilla eylemlerinin bir çoğunda görev aldı ve bu operasyonların başarıyla sonuçlanmasında tecrübeli özellikleriyle önemli katkıları oldu.

MLSPB’nin 16 Nisan 1980’de ABD’nin Ülkemizdeki ajanlarından Amerikalı subay SAM NOVELLO ve onunla birlikte CIA için faaliyet gösteren Ali Sabri Baytar’ın ölümle cezalandırılması kararına uygun olarak bu eylemde Ahmet Saner ve Hakkı Kolgu ile birlikte görevlendirilen Kadir, eylemi başarı ile gerçekleştirdikten sonra, yoldaşları ile birlikte, uzun süren çatışma ve kovalamacalardan sonra polisin eline geçti.

Tutsak edilen Kadir, devrimci mücadelesini bu kez ödünsüz cezaevi direnişleri ile devam ettirdi. Kadir, yoldaşı Ahmet ile birlikte, MLSPB toplu davasından ayrılarak, İstanbul 3. nolu askeri mahkemesinde idam cezasına çarptırıldı. Faşist cunta, Ahmet ve Kadir’i, Vietnam halkının cellatlarından  Robert Commer başkanlığındaki bir ABD heyetinin Türkiye’ye yapmakta olduğu resmi ziyaret günlerinde, 25 Haziran 1981’de idam etti.

Kadir Tandoğan, yoldaşı Ahmet Saner gibi, idam sehpasına işçi sınıfı ve emekçi halklara, Devrim ve sosyalizme olan inanç ve bağlılığını, devrimin marşlarını ve sloganlarını haykırarak çıktı. O sehpayı kendisi tekmeleyerek ölümü öldürdü. Ahmet faşist genarellerin şaşkın bakışları arasında, adını devrim şehitlerinin adının yazıldığı o yüce tabloya yazarak şehit oldu.

– HAKKI KOLGU

Devrimci düşüncelerle 1977 yıllarında öğrenciyken tanıştı. Gençliğin devrimci-demokratik mücadelesinde özveriyle yer aldı. Bir süre İYDÖD yönetiminde bulundu ve daha sonra MLSPB saflarına katıldı. MLSPB militanı olarak bir dizi eylem ve çalışmada yer alan Hakkı Kolgu, 16 Nisan 1980’de son olarak ABD ajanı subay Sam Novello ve ona bağlı çalışan Ali Sabri Baytar’ın cezalandırılması eylemine katıldı.

Yoldaşları Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan ile birlikte eylemi gerçekleştiren Hakkı Kolgu daha sonra polis çemberine alındı. Uzun süren çatışma sonucunda ağır yaralı olarak tutsak edildi. Pis bir hastane odasında tedavi edilmeksizin tutulan Kolgu zaferin yolunu işaretleyerek şehit düştü. Ama son anına kadar zafer işaretleri yaparak işkencecilere direnmekten hiç vazgeçmedi, onurlu bir ölümü tercih etti. Her zaman örnek bir yoldaş olarak yaşadı, Hakkı Kolgu ölümüyle de örnek olmasını bildi.

– GÜRKAN ÖZDEMİR

Haziran’ın kuşatıldığı ve darağaçlarına çıkarıldığı tarihlerde belki de ilkokula giden Gürkan Özdemir, yıllar sonra Haziran şehitleri anısına bir eylem gerçekleştirmek isterken, Elindeki bombanın geciken zaman ayarını, kendi gövdesinde patlatarak halktan insanların ölmemesini sağladı.

O, genç ve soylu bedenini hiç tereddüt etmeden, halkının kurtuluş ve özgürlük mücadelesi için feda etmeyi tercih etti. Haziran; Kuşatmalarda Adalıların türküsü, darağaçlarında sehpaların tekmelenmesidir. Gürkan Özdemir, direniş türküsü ile yanıp tutuşan Haziran’da düşenlerimizi anmanın eylemi içinde iken bombanın infilak etmesi sonucu 20 Haziran 1991’de şehit düştü.

Elbette düşmana karşı yürütülen devrimci faaliyet ya da eylem esnasında devrimciler şehit düşerler. Fakat devrimci faaliyet ya da eylemde şehit düşen militanların nasıl şehit düştükleri halka açıklanmak zorundadır. Ne varki uzun yıllar hareketimizi esaret altında tutan statükocu anlayış, gerçeğin üzerini örtme yolunu seçti. Taki hareketimiz 2009 yılında sağ ve statükocu anlayışa neşter vuruncaya kadar.

– ERDAL ALTUNÖZ

Giresun’da KTÜ Eğitim Fakültesi’nde okuyan Erdal Altunöz yoldaş 7 Haziran 2005 hayatını kaybetti. Çok genç yaşına karşın Parti-Cephe örgütü MLSPB’nin aktif militanlarından olan Antakya (Hatay) doğumlu Altunöz Giresun’da aramızdan çok zamansız ayrılmıştı.

Erdal Yoldaş henüz 20 yaşında yüreğini devrim ve sosyalizm kavgası için çelikleştirmiş yiğit bir devrimciydi. Erdal Yoldaş geride bir sürü makale, ideolojik-teorik yazı, derleme ve mücadele deneyimi bırakarak aramızdan ayrıldı. KTÜ Giresun Eğitim Fak. 3. sınıf öğrencisi olan Erdal Yoldaş öğrenci hareketinin önderi konumundaydı. Birçok eylemin planlamasında ve kitlelerin Giresun dışındaki merkezlerde eylemlere katılmasında önemli bir rol üstlenmişti. Yine aynı şekilde Eğitim-Sen içerisinde oluşturulan öğrenci komisyonunun üyesi ve sorumlusu konumundaydı.

7 Haziran günü final sınavlarının stresini atmak üzere 2 arkadaşıyla beraber serinlemek üzere girdiği denizden bir daha çıkamadı Erdal Yoldaş. Doğal önderlik sıfatı onun için söylenmişti sanki. Girdiği her yeri hareketlendirebilen, oturuşu kalkışı ile devrimci-sosyalist kimliği temsil eden, en umutsuz anda o sımsıcak gülüşüyle yoldaşlarına umut ve inanç veren, o kısacık ömrüne rağmen devrimci, örgütlü yaşam perspektifini kendini bildi bileli uygulayan ve taviz vermeyen bir insandı.

Erdal Yoldaş. Hiçbir haksızlığa gelemezdi, hiçbir sözü içinde tutamazdı, eleştirisini dostça ifadelerle yapar, özeleştiri vermekten kaçınmaz ve bunları yaparken devrimci ve yoldaşlık ilişkilerinden taviz vermezdi. “Mücadele örgütsüz olmaz. Örgütsüz mücadele de olmaz” anlayışı ile Erdal Yoldaş mücadeleye örgütlü bir tarzda katılmışmış tüm varlığı ile yer edinmiş ve etrafındaki insanları örgütlü mücadeleye çekmenin çalışmalarını yürütmüştür.

Erdal Altunöz yoldaş’ın mezarı Antakya’da (Hatay) merkeze bağlı Dursunlu Köyünde.

– TALİP KARASANSAR

1981 yılında İstanbul’da doğdu. 1970’li yılların ortalarında Ardahan’dan İstanbul’a göç eden yoksul bir ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya açtı gözlerini. Çocukluğu, Türkiye’nin dört bir yanından göç edenlerin ilgi odağı olan Esenyurt’ta geçti.

Lise çağlarında sınıf mücadelesi ile tanıştı. Bu mücadeleye sempati duymasında, 1980 öncesinde aktif şekilde devrim mücadelesinin içinde yer alan en büyük ağabeyinin etkisi büyüktür. Lise yıllarında, Parseller’deki Halkevi ile tanıştı. Halkevi’ndeki çalışmalara aktif bir şekilde katıldı. Çocukluğunun geçtiği sokaktaki dünyaya benzemeyen bu yeni dünyada “ezen ve ezilenle” tanıştı. Mahalledeki arkadaşlarından hemen sıyrıldı, birçoklarının hala bihaber olduğu o dünyayla lise yıllarında haşır neşir oldu.

O sıralarda, 1999’un Ağustos ayında Marmara’yı ve İstanbul’u sarsan büyük deprem yaşandı. Depremzedelerin yaralarını saranlar arasına o da katıldı; depremin ardından afete ilişkin bilinçlendirme çalışmalarına katıldı. Sonraki yıllarda ÖDP’yle kesişti yolu. Avcılar ÖDP’de yola devam etti bir süre. Bir Umut Derneği ve Umut-Sen’in kurucuları arasında yer aldı.

Sosyal dayanışmaya ihtiyaç olan hemen her yerde O’nu görebilmek mümkündü. 2009’da Esenyurt’u ve Kıraç’ı etkileyen sel felaketinin ardından Bir Umut Derneği ile afetzedelerin yardımına koştu. Bilindik yöntemlere başvurmadı, yani ne bulursa onu alıp götürmedi, tam tersine önce Kıraç’a giderek ev ev gezdi, afetzedelerin ihtiyaçlarını listeledi. Ardından bu listeye göre yardım toplayarak Kıraçlılara ulaştırdı.

O, THKP-C görüşleri doğrultusunda ülke ve dünya devrimin sorunlarına kafa yorandı; bu temelde devrimci sosyalizmle tanıştı. Aynı yıllarda (2009) MLSPB saflarında yer aldı.

Talip Karasansar, halk düşmanı AKP Esenyurt ilçe başkanlığına yönelik bombalı bir eylem sırasında, hazırlanan bomba düzeneğinin zamansız patlaması sonucu 5 Haziran 2012 gecesi, Haziran Şehitleri anısına gerçekleştireceği devrimci bir eylem içinde şehit oldu.

Yaşamı, ölümüne dek “ihtiyaç duyanların” yanında olmakla geçti. Özellikle 80 sonrasında, devrimciliğin ve devrimci olmanın zor olduğu ülkede o “devrimci” olmayı tercih etti, devrimci olarak yaşadı ve 2012’nin 5 Haziran’ında öyle veda etti hayata.

– MAHİR ARPAÇAY

Haziran şafağında kuşatmalarda düşen, dövüşen, cunta zindanlarında idam sehpalarını tekmeleyenler. Kobane’grad’a alınterini katan, hücredeki Adalı’nın ruhunu taşıyan, Cevahir yüreğinde efsane gerilla, büyük komutan Arda’nın cüretiyle kuşanan.

Mahir yürekli Bedreddin’in yoldaşı, Beka’nın, Rojava’nın Enternasyonalistleri, Türkiye ve Ortadoğu halklarının kahraman Parti-Cephe savaşçıları, devrim ve sosyalizm bayrağını Türkiye’de, Kürdistan’da dalga dalga taşıyan kutup yıldızlarımız Hüseyin Cevahir, Betül Altındal, Tamer Arda, Atilla Ermutlu, Doğan Özzümrüt, Ercan Yurtbilir, Hakkı Kolgu, Ahmet Saner, Kadir Tandoğan, Gürkan Özdemir…

Rojava topraklarına bir MLSPB Cephe savaşçısı olarak ayak basıp; Kobane’den Cizre’ye, kavgaya tutuşan ve Şehit Rubar Kamışlo Hamlesi’nde DAİŞ çetelerine karşı savaşan ve dövüşerek şehit düşen BÖG savaşçısı siper yoldaşımız Mahir Arpaçay kutup yıldızımız olarak Haziran’da yitirdiklerimizin arasına bu bilinçle katılmıştır.

Haziran; kahramanca dövüşenlerin, toprağa yiğitçe düşenlerin, yaratma iradesinin ve düşman kamplarına korku salanların uğuruna savaştıkları sosyalizm bayrağı ve MLSPB’nin, adını tarihe silinmemek üzere kazıyanların devrimci ateşidir.

Yanan ateş şimdi bir daha yeniden Rojava topraklarında; savaşçılarımızın gerillalarımızın devrime inancı sayesinde haziran şafağında düşen şehitlerimizden devraldıkları bayrağı oligarşinin burçlarına dikene kadar devam edeceğimizin kanıtıdır.

– ALPER ÇAKAS

Alper Çakas yoldaş Serhatlı ve Koçğirili bir emekçi ailenin oğlu olarak 1995 yılında dünyaya geldi. 2013 yılında MLSPB/DEVRİM CEPHESİ saflarına katıldı. Devrim Cephesi’nin düzenlediği çeşitli korsan gösteri ve eylemlerdeki militan tavrı Alper Çakas yoldaş’ı Parti-Cephe’mizin Enternasyonalist karakterine uygun olarak Rojava devrimine katılmasını sağladı.

Nisan ayının sonunda devrimin ülkesi Rojava topraklarına ayak basan yoldaşımız çeşitli ülkelerden, halklardan ve örgütlerden devrimci sosyalistlerin kuruluş çalışmasını yürüttüğü Enternasyonalist özgürlük taburun’da, Didar Şensoy Silahlı Propaganda Birliği’nin bir savaşçısı olarak yerini aldı. 10 Haziran’da kuruluşu gerçekleştirilen Enternasyonalist Özgürlük Taburu ile birlikte Siluk-Tıl-Abyad ve Gıre-spi yi çetelerden temizleme operasyonuna katıldı.

Komutan Rubar Qamışlo hamlesinin 52. Gününde YPG/YPJ’nin öncülüğünde Rakka-Gıre’spi yolu üzerinde devam eden çeteleri temizleme operasyonu sırasında MLSPB/DEVRİM CEPHESİ üyesi ve Enternasyonalist Özgürlük Taburu savaşçısı Alper Çakas (Ahmet Saner Koçgiri) yoldaş, 27 haziran günü faşist IŞİD (DAİŞ) çeteleriyle girdiği çatışmada şehit düştü.

Selam olsun; Kobane’de, Şengal’de, Tıl Hamis’te ve Cizire’de halklarımızın devrimci kurtuluşu için silah elde çarpışarak düşenlere.

Selam olsun; Kader Ortakkaya’lara, Mahir Arpaçay’lara, Paramaz Kızılbaş’lara, Gıre-Spi’nin Enternasyonalist savaşçıları Halil Aksakal’lara, Ahmet Saner Koçgiri’lere.

Selam olsun; Rakka Gıre-Spi’ de halklarımızın devrimci Enternasyonalist kızıl sancağını dalgalandıran halk savaşçılarına.

Onlar’ ki; diz çöktürülmek istenen insanlığın cüret ve iradesini kuşanan çağımızın Stalingrat’çıları kızıl tugayları’dır.

Onlar’ki; Şengal’de Tavusa Melek’in aydınlık yüzleridir, Muawiye’nin katil çetelerine karşı savaşan Kerbela’nın Hasan, Hüseyin’leridir.

Onlar’ki; Parti-Cephe’nin Enternasyonalist kızıl sancağını dalga dalga taşıyan Serpil Polat’ın Orhan Yılmazkaya’ nın yoldaşlarıdır.

Emperyalizm ve işbirlikçisi faşist T.C. Oligarşisi’nin desteklediği IŞİD (DAİŞ) çeteleri yenilecek. silahlanan ve savaşan Ortadoğu halkları kazanacak.


image_pdf
You might also like