FIRAT ÇAPLIK’IN YAZILARI

0 1.788
image_pdf

FIRAT ÇAPLIK’IN YAZILARI


Not: 16 Eylül 2019 yılında gerilla alanlarında şehit düşen Fırat ÇAPLIK yoldaş tarafından kalame alınan bu yazılar Gençlik, Kadın, Efrin, Güncel, Şehitler, THKP-C’nin stratejik hedefi nedir?, ve Seçimler gibi konu başlıklarını içermektedir.


  • DÜŞMANIN YOZLAŞTIRMA OPERASYONU VE GENÇLİĞİN DEVRİMCİ MÜCADELEDEKİ  ROLÜ

Devrimcinin görevi devrim için çarpışmaktır, hem de tüm olanakları ile. Gençlik devrimler çağında kararlılığı ve iradesiyle sürece yol haritası olmaktadır. Bunun en iyi örneği olan Bolşevik Parti nin % 75 ini genç kadroların oluşturmasıdır.Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğuda olmak üzere devrimler sürecinde devrimci örgütlerde de genç potansiyel ilişkilerin yoğun olduğu görülmektedir. Özellikle  60-70’lerin Türkiye’sinde düşmanın yoğun saldırıları ve istismarı, Önder kadrolarında genç dinamizmi ve devrime olan tutkuları, gençliğin kendine özgü özelliği olan yeniliğe açıklığı, arayış içinde olması, atılganlığı, dinamizmi devrimci örgütlere katılım göstermesini doğal ve kaçınılmaz bir durum haline getirmiştir. Düşman ise bu potansiyeli fark etmiş ve bu yönelimlerin önünü tıkamak için, iş yerinde-aile içinde – mahallelerde-uyuşturu–fuhuş-teknoloji (internet siteleri, telefon, oyunlar) -tv-müzik-din-kültürel özgünlükler olmak üzere okullarda da gerici-faşist milliyetçiliği aşılıyarak gençliği farklı yerlere yönlendirip öte yandanda gençliği ajanlaştırıp elinde tutma politikası yürütmektedir.

Günümüzde ise emperyalist kültür politikaları daha da derinleşmiştir. Kişiliksiz, düzen kurumlarının (aile, iş yeri, okul, devlet vb) dilediği gibi yönlendirdiği, kendine olan güven eksikliği, yaşadığı süreçlerin öznesi değil de sıradan bir nesnesi olma, köle ruhlu, kendisini sahte imajlarla ifade eden, bireyci, menfaat doğrultusunda hareket eden, tüketimci, her değere olduğu gibi cinselliğe de meta gibi bakan, dış dünya ya kendini izole edip sorgulamadan uzak, hiçbir araştırma içine girmeyen  bir gençlik tipi yaratılmaktadır. Gençliğin artık masa başı devrimciliği yerine savaş alanlarında, savaşarak bir devrimin gerçekleşeceğinin farkına varmış olduklarından dolayı pasifize edilip, düzen saflarına çekilmesini sağlayacak politikalara, somut programlar ve geniş kapsamlı pratikler üretilmiştir. Buda tekelci kapitalizmin ve teknolojinin hızla geliştiği bir çağda gençlik üzerinde yozlaşmaların daha da şiddetlendiğini bu politikalarında emperyalizm tarafından yönlendirildiğininde altını çizmek gerekir.

2012 de ise Emperyalizm ve ona göbekten bağlı olan Türk devleti’ninde içinde  olduğu kendi elleriyle besleyip büyüttüğü katil Daiş çetelerinin Kürt halkı üzerindeki imha politikasına karşılık verilen mücedalede ki irade, gençliğin dinamikliğini tekrar ortaya çıkarmıştır. Gençlik bir nebzede olsa düşmanın cani politikalarını görmüş ve son zamanların büyük direnişlerinin olduğu başta Gezi ayaklanması olmak üzere Rojava, Kobane, Şengal ve Kuzey Kürdistan’daki mücadeleye, düşmanın din, dil ve her türlü mezhep ayrımı politikalarını çürüten gençlik , halkların özgürlüğü adına devrim saflarında yer almış ve motor rolü olmuştur. Bu direnişler başta ortadoğu olmak üzere Türkiye devrimini de güçlendirdigini ve TDH’ninde bu süreç içerisinde  sıçrama katettiği tarihsel bir dönem olmuştur. Bu sıçrama tartışmasız ki gençliğin yaratmış olduğu bir eserdir.  Ve tekrar görmekteyiz ki gençlik devrimler sürecinin öznesi ve yol haritasi olmuştur. Bu nedenle TDH’nin kadro ve savaşçı bileşiminde gençlik ezici bir çoğunluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Devrimci sosyalist hareketler, mücadelenin gelişimi içinde bu nitelikte üye ve kadrolar kazandıkça, ilk genç önderler kuşağının sürekliliğini sağladıkça, daha güçlü hale gelecek, daha büyük hamleler yapma dinamikligine kavuşacaktır.

Biz devrimciler olarak diyoruz ki: Devrim şehitlerinin bizlere devrettikleri devrim ve sosyalizim meşalesini, devrimin öncü gücü olan  genç yoldaşlarımız ile birlikte dalga dalga yaygınlaştıracağız. Bu süreç içerisinde düşmanın gençligin dinamikligini yıkma, boyun eğen, bireyci, bugününe ve geleceğine uç noktada yabancılaşmış, nesneler içinde şekilsiz, köleci genç, tipolojisi yaratma operasyonlarına karşılık PASS esas alınarak mücadeleden geri durmayacağız. “Devrim gençligin inşası olacaktır” şiarı ile halklarımızı özgür yarınlara taşıyacağız. Bizler bu bilinçle hareket edip Parti bayrağımızı yükseklerde tutup, onurlu bir mücadele verecegiz. Zafere ulaşmanın yolu budur ve bunu başaracağız.

THKP-C/MLSPB olarak diyoruz ki; Amerikan emperyalizminin boyunduruğu altındaki Türkiye ve onun yerli işbirlikçi kartellerine karşı PAAS ekseninde gerçek bir demokrasinin sağlanacagına inanıyoruz. Bu yolda kararlılığımızı 71 Elrom eyleminden beri sürdürmekteyiz sürdüreceğiz.

THKP-C/MLSPB Türkiye işçi sınıfının savaş örgütüdür. Bu mücadele içerisinde emperyalizmi ve de onun yerli işbirlikçi köpeklerini ülkemizden kovana dek, son savaşçımıza kadar, bu mücadeleyi her ne şart altında olursak olalım,  her türlü koşullarda, halkımızın özgürlük mücadelesini verirken bir adım geri atmayacaz.

THKP-C/MLSPB’nin baş dümanı ABD emperyalizmi olmak üzere siyonizme, faşizme, tekelci kapitalizme, devletin faşist asker-sivil bürokratlarına karşı ve de bütün halk düşmanlarına verilen mücadelede kararlılığımızı kimse  yıkamayacak.

Bizler onurlu bir tarihin, şehitlerimizle zenginleşen mücadelenin ürünüyüz. Şehitlerimiz ve emekle yaratılan tarihimizle onur duyuyoruz. Bu onurlu mücadeye gençler olmak üzere tüm halkımızı davet ediyoruz.

Ufkumuz Şafaktır.

Bayrağımız P-C mirasıdır.

Mücadelemizi tarihimizden,

İrademizi, Devrime olan tutkumuz

ve Şehitlerimizden alıyoruz.

Her P-C  Gerillası,

Kızıldere’de

MAHİR VE YOLDAŞLARI

zindanlarda ateşin kadını

SERPİL POLAT

Rojava’da özgürlük savaşçısı

ALPER ÇAKAS

Dağların doruklarında birer

MUHAMMED ARSLAN’DIR

Önümüzde durmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Ya savaşıp kazanacağız,

Ya da bu uğurda öleceğiz!

Ancak şu bilinmeli ki :

Halkımız ve şehitlere verdiğimiz sözü

mutlak yerine getireceğiz.

Alper Çakas

21.11.2017


  • KADIN VE MÜCADELE

Özgür bir ülkede insanca bir yaşamı talep ediyoruz. Bu haklı taleplerimize emperyalizm ve oligarşi katliamlarla karşılık veriyor. Mart ayı, bu anlamda kavganın büyüdüğü ve katliamların yaşandığı aydır.

Tarih 1857’yi gösterirken ABD’nin Newyork kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle greve başlamışlardır. Haklı ve meşru olan bu direnişi kırmak isteyen “büyük patronlar” ve onların korumalığını yapan polisler tarafından bastırılmış çoğunluğu kadın olmak üzere 129 işçi yakılarak yaşamını kaybetmiştir. Bu direniş tüm dünya emekçi kadınlarının özgürlük meşalesi olmuştur.

Ülkemiz dünyasında kapitalizmin dayattıgı erkek egemen sistemin gelişimi, kadının önünde engel teşkil etmekte ve gerici bir planda tutmaktadır. Emeğin sömürülmesine dayalı oluşan bu politikalar en çok da kadınlar üzerinde etkisini göstermiştir. kadınlar İş yerlerinde ucuz iş depoları, sokakta namus belaları, evde  ise kadın köle olarak kullanılması isteniyor. Bu anlamda  taciz ve tecavüze  uğrayan, her türlü şiddetle karşı karşıya kalan, en çok acı çeken, çifte sömürüye maruz kalan  emekçi kadınlardır.

Bugün ise Oligarşinin siyasi temsilcisi Erdoğan diktatörlüğü tarafındanda  kadının doğurgan bir varlık olduğunu açıkça beyan etmiştir. Kadının görevi evinde otursun, 15 çocuk yapsın, bir zamanların deyimiyle “kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksiltmeyin” sözü faşist T.C tarafındanda desteklenip günümüzde de güncellligini korumaktadır. Akp hükümetinin belediyerinde de yeni evlenenlere verilen kadına yönelik şiddet içerikli kitaplarınıda bilmekteyiz, dolayısıyla kadına yönelik şiddetin görünen ve görülmeyen her yerde erkeklerin güvencesi ve korumalığını yapmaktadır.

Faşist devletin patriarkal sömürü biçimi anne karnında olan çocuğun geleceğini dahi bu sistem tarafından daha dogmadan belirlemektedir. Kız çocuklarının ise küçük yaşlarda bebeklerle oynatılması, renklerin cinsleştirilmesi, kız çocuğunun ileri ki yaşlarda potansiyel bir ev içi köleliğin aşılanması (çocuk doğurma ,ev işleri yapma ve kocasını tatmin etme zorunlulugu) istenmektedir, erkek çocukların ise;  bebekler dışında araba, silah v.s oyuncaklarla oynatılarak ayrıştırılması erkek egemen zihniyeti aşılamaktadır. “Kadın ev de oturup çocuğa bakar, erkeğine yemek yapar”  söylemi her ne kadar da tutunduğu yeri kolay kolay terk etmesede emekçi kadınlar nezdinde bu işin renginin değiştiğini kadının salt üretken olmayışının ve kocasına hizmet etmekle mükellef olmadığının farkına varmıştır ve mücadeleye katılmışlardır. Mücadele içerisinde kadının kendini anlaması ön plana çıkmakta ve insanca yaşam talebi artmaktadır. Kadın bugün daha örgütlü daha mücadele içerisinde daha iradeli ve daha aktif rol oynamaktadır.

Eşitlik ve özgürlük toplumsal bir sorundur ve en çok emekçi kadınların elinde anlam kazanacak, kadının kurtuluşu toplumun kurtuluşu olacaktır. Özgür bir ülkede insanca yaşamak istiyoruz. Bizler bu mücadeleyi bırakmayacağız, her günümüzü özgür yarınlar olarak ele alacağız ve bu faşist diktatörlüğün yaratmış olduğu erkek zihniyeti, özel mülkiyeti ortadan kaldırana dek sokaklarda olacağız. Demokrasi, özgürlük ve insanca yaşam, bu kavgadan geçer; birleşelim ve mücadele edelim. Kadınlarımızı bu sistem içerisinde göz göre göre boğmayalım. Halkların kardeşliği özgürlük mücadelesinde köklüdür.

Emperyalizme ve faşizme karşı mücadele bu kardeşliği güçlendirecek, Kürt, Türk, Laz, Çerkez demeksizin eşitlik ve özgürlük kavgasına rengini verecektir .

O halde eşitlik ve özgürlük için, emeğine sahip çık, sokağa ve eyleme çık, ezilenlerin sesine sesini kat!

Mücadele özgürleştirir; özgür yaşam için, bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm kavgasında saf tut!

THKP-C / MLSPB

ALPER ÇAKAS

03.12.2017


  • HAYATIMIZDAN KAYAN 2 KUTUP YILDIZIMIZ

Öncelikle şunu belirtmek lazım ki bizler kararlılığımızı ve bu uğurda kat ettiğimiz noktayı şehitlerimize borçluyuz. Tekrar üstüne basarak yineliyoruz sizlere ant olsun ki bu mücadelede sizler gibi kararlı sizler gibi korkusuz sizler gibi şehit düşmekten korkmadan savaşacağız şehitlerimizin ruhunu yaşatacağız hesabını soracağız.

Devrimci hareketlerin tarihinde öyle trajik ve sarsıcı anlar vardır ki, yaşlı ağaçlara atılmış derin çentikler gibi aradan kaç yıl geçerse geçsin silinip gitmezler. Bunların bir örneği de Alper Çakas ve Muhammed Arslan yoldaştır. Emekçi bir mahallede doğup büyüyen 2 çocukluk arkadaşının mücadele ile bütünleştirdikleri yoldaşlıkları.

Alper ve Muhammed yoldaş çocukluk dönemlerinden beri bir birlerinden hiç kopmamışlardır. Aralarındaki arkadaşlığı, dürüstlüğü, mertlikleri, paylaşımları, emekçi duruşları, küçücük yüreklerinde kocaman barındırdıkları sevgileriyle ve birbirlerine verdikleri değer ile tıpkı 75’lerin Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan’ı gibi,  ayrılmaz ikili haline gelen bu 2 arkadaş herkes tarafından da böyle tanınmakta ve böyle sevilmektedir.

Bu 2 çocukluk arkadaşı 2014 yılında devrimci örgütleri tanımış ve Devrim Cephesi’nde saf tutmuştur. Yürüyüşlerde, korsan eylemlerde, bildiri dağıtımında örgüt işi olan herşeyde yer almak, verilen bütün görevlere aynı kararlılık, aynı titizlik ile yaklaşmış ve ön saflarda yerlerini almışlardır. Çevrelerindeki  insanlar  tarafından mücadeleden koparılmaya çalışılmış fakat onlar devrim saflarındaki yerlerini terk etmeyip bütün benlikleri ile katılmaya devam etmişlerdir. Ve tarih 2015’i gösterdiğinde ısrarla Rojava’da DAİŞ çetelerine karşı verilen direnişin bir parçası olmak istediklerini dayatmışlar ve örgüt tarafından Rojava topraklarına gönderildiler. Namlumuzdaki öfkedir mermimiz, zulme ve sömürüye uğrayan halkların her zaman yanında olacağız diyerek  Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan’ın idam sehpalarına sloganlarla gidercesine onlarda zulme, sömürüye uğrayan halkların yanında olmaya gitmiş ve cephelerde  omuz omuza savaşmışlardır.

Rojava’da kuruluşu gerçekleştirilen Enternasyonalist özgürlük taburunda, Parti-Cephe savaşçısı olarak, Komutan Rubar Qamışlo hamlesine katılarak, Kobane ve Cizre kantonlarının birleştirilmesinde Parti-Cephe bayrağını, Enternasyonalist bir devrimci olarak dalgalandırdılar. Til-Abyat, sulok, gibi bir çok cephelerde verdikleri onurlu mücadelede ta ki Gri Spi hamlesine kadar hiç ayrılmayan can yoldaşlar bu hamlede ayrılırlar.

2 arkadaşın bulunduğu köyün karşısına Daiş’in saldırı düzenleyecegi tespit ediliyor ve Muhammed yoldaş bu görev içerisinde yer alıyor. Sırtlarını yoldaşlarına dayayarak cephelerde mevzi tutmaya devam ediliyor… Ve Daiş çeteleri Alper yoldaşın olduğu köye saldırı girişiminde bulunur. Emperyalistlerin ve Türk Devletinin vermiş olduğu tanklarla intihar saldırıları gerçekleştirilir, tanklarla çete grupları indirilir. Bir süre çatışma yaşanır ve arkadaşlar köyü bırakmamız gerektiğini söyler fakat Alper yoldaş ve 1 grup arkadaş köyü bırakmayacaklarını diretirler ve kızgın  savaş başlar. Köyün diğer tarafında olan Muhammed yoldaş saldırıyı izler gitmek ister, fakat olduğu yeri bırakamayacağını bildiğinden dolayı 2 kolu bağlı, içine düştüğü endişe ile bir an önce sabah olmasını bekler.

Mahir kızılderede korktu mu, Ahme’tler Kadir’ler idam sehpasına giderken korktu mu, Serpil zindanda ateş topu olduğun da tereddütte kaldı mı, Nurettin Yedigöl 12 Eylül cezaevi işkencelerinde bir kez olsun bağırdı mı hayır hiç biri olmadı Mahir Kızılderede teslim olmadı, Ahmet ile Kadir idam sehpalarına tekmelerle, sloganlarla cevap verdi, Serpil tereddüt etmedi zulme,sömürüye, faşizme karşı yanardağ oldu, Nurettin bir kez olsun bağırmadı bir kez olsun yapamıyorum demedi. Alper’de Rojava halkını yalnız bırakmadı İçimizdeki öfke, savaşın sıcaklığından daha kızgın diyerek köyü terketmeyip tek eliyle silahını kaldırdı ve onurlu bir mücadele onurlu bir  direniş verdi. Ve geriye doğru dönerken sırtından mermi alır. Siper yoldaşları tarafından evin arkasına kaldırılır ve 5 saatlik ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgide  gider gelir. Bu sırada iç kanama geçiren Alper yoldaş Yanındaki yoldaşına kağıt kalem çıkartmasını ister ve sonra başlar çocukluk arkadaşına yazmaya. Muhammed yoldaş ise endişeli gözlerle köye bakıyor, çocukluk arkadaşı, can yoldaşı Alperi merak ediyordu.7 saatlik direniş sonrasında çeteler köyü alamazlar. Bunu duyan Muhammed  yoldaş hemen köye gider gözleri sadece can dostu, çocukluk arkadaşı, yoldaşı Alper’i arar fakat bir yoldaş tarafından sadece eline katlı bir kâğıt verilir ve kâğıtta şu sözler yazar. Alper Çakas’ın Kadir Tandoğan’a son sözleri; kavgam Kadir’e emanet bunu ona söyleyin, bunun bilinciyle hareket etsin. Ben MLSPB/DC savaşçısı Ahmet Saner Koçgir sözleri okuyan Muhammed  kendini tutamaz ve ağlar. Örgüt için ağır olan bu kayıp en çok ta Muhammed’i sarsmıştır. Alperin devrettiği onurlu kavganın artık en ağır yükü Muhammed‘ deydi. Alper’in yolundan gitmiş onun bayrağını göklere taşımak için politik ve askeri çalışmalarda yoğunlaşan Muhammed yoldaş, örgüt tarafından kısa bir süre sonra özgür dağlara gönderildi. Dağlarda ki kararlılığı, disiplini, inancı ve öfkesi onu önder kadro haline getirmiş ve Parti-Cephe içerisinde örnek gösterilen arkadaşlardan biri olmuştur.

Türk ordusunun 15 Temmuz 2015’te medya savunma alanlarına yaptığı yoğun hava saldırılarını disiplinliği ve gerilla taktikleriyle boşa çıkarmıştır. Kısa bir süre içerisinde büyük tecrübeler edinen Muhammed yoldaş, aynı zamanda edindiği tecrübeleri bütün yoldaşlarıylada paylaşmaktadır. Ufku geniş olan Muhammed yoldaş okuduğunu erken kavrama, kavradığını paylaşma bunu pratiğe dökmekte yetenekli bir arkadaştır.

Ve tarih bu seferde 2016 yılında; can yoldaşının intikamıyla yanıp tutuşan Muhammed, çok istediği suikast eğitimini almaya gider. Aldığı eğitimde profesyonel suikastçı olma kararlığında olan Muhammed, yüzünü Türkiye dağlarına çevirir, yoldaşının intikamını alma umuduyla yaşama tutunmaktadır. Aynı zamanda Parti tarihine ilk kır gerillası olarak adını yazdırmıştır.  Eğitimlerinde başarılı olan Muhammed 5 Ağustos 2016 da faşist T.C devletinin düzenlemiş olduğu hava saldırısı sonucu şehit düştü. Yürekleri kanatan bu şahadet parti ve yoldaşlarına ağır darbe vurmuştur.

Muhammed yoldaşın en büyük hayali Türkiye dağlarında konumlanıp eylem yapmaktı. Sen yattığın yerde rahat uyu yoldaşım senin hayalini gerçekleştireceğiz.

Toroslar’dan Amanos’lara, Kaçkarlara kavganızı intikam duygusuyla taşıyacağız ve and olsun ki, İntikamınızı alana kadar bizlere rahat yok. Öfkemiz namlunun ucunda, kızgın bir ateş gibi yanmakta.

İntikam intikam intikam.

THKP-C /MLSPB KIR GERİLLA TEMSİLCİSİ

ALPER ÇAKAS

12 ARALIK 2017


  • ŞUBATIN ATEŞİ YOLUMUZU AYDINLATMAKTA

Öncelikle Şubat ayında şehit düşen Serpil polat ve Ulaş bardakçı yoldaşlarımız olmak üzere tüm devrim şehitlerini  saygıyla anıyoruz.

ULAŞ BARDAKÇI 

THKP-C‘nin kurucu önderlerinden olan Ulaş bardakçı yoldaşımız mücadelenin her cephesinde pratikliği, emekçiliği ve yaratıcılığıyla zihinlerimize kazınmış kurucu önderliğin başarılı bir örneği olmuştur. 19 Şubat 1972’de Arnavutköy de hücre evi tespit edilmiş düşmanın yoğun operasyonu sonucunda silahını elinden düşürmeden çatışıp sehit düştü.

Ulaş yoldaşın ideolojik duruşu ve kararlılığı ile proleter devrimcilere her zaman yol gösterdi ve göstermeyede devam etmektedir. Her birimiz Ulaş bardakçı olup onun izinden yüremeye devam edeceğiz onun gibi kararlı onun gibi emekçi onun gibi teslim olmayacağız.

SERPİL POLAT

Devrimcilik fedakarlıktır Serpil yoldaş bu fedakarlığında ötesinde duruyor. Serpil yoldaş, Kürt halk önderinin yakalanması ve de devrimcilere yapılan zindanlardaki işkenceler olmak üzere katliamlara karşı Sakarya cezaevinde bedenini ateşe vermiş, sürece yol haritası olmuştur. Önder Mahir’le yoldaşlığı büyüten PASS ‘nı hayata geçirendi.

Serpil yoldaş, Partiye olan bağlılığı, yoldaşlarıyla paylaşımı, emeğiyle bugün hala yüreğimizi ısıtmakta. Kızıldere’de yazılan manifesto Sakarya cezaevinde tekrar yazılmıştır. Tekrar bizlere devrimcilerin her ne şart altında olursa olsun teslim olmayacağını göstermiştir. Devrime olan tutkusu, ideolojisiyle çelikleştirdiği iradesi, onu ölümsüzler kervanına katmıştır.

Siz ki; ateş topu olup önümüze dikilen buzları kırdınız bizlere yol açtınız. Yürümeyi, savaşmayı, iradeyi gösterdiniz. Bizler ki mücadelenizi özgür dağlara taşınyanlar emperyalizme, oligarşiye baş kaldıranlarız. Bizler ki şehirlerde Ulaş bardakçı, dağlarda Serpil polat’ız, Bizler ki Serpil’in ateşten gömleği Ulaş’ın namlusunda ki öfkeyiz.

Sizlere ant olsun ki; Amerikan emperyalizmini ve onun köpeklerini ülkemiz topraklarından kovana dek bu uğurda sizler gibi tereddüt etmeden canımızı, kanımızı ortaya koyarak savaşacağız ve kazanacağız. Kazanılan zaferi P-C bayrağı altında halklarımıza armağan edeceğiz.

Alper Çakas

12 Aralık 2017


  • EFRİN’DE İŞGALE TÜRKİYE’DE FAŞİZME KARŞI KURTULUŞA KADAR SAVAŞ

Öncelikle Efrin’de talancı, işgalci, faşist Türk devletine karşı verilen özgürlük direnişinde şehit düşen tüm yoldaşları ve direniş saflarını terk etmeyen onurlu yoldaşlarımızı sevgiyle selamlıyoruz.

Tarihten süzülüp geldik geleceği ilmik ilmik örüyoruz. Köle isyanlarında Spartaküs’le, köylü isyanlarında Şeyh Bedrettin’le yoldaştık. Paris komün’ünde barikat başında, Ekim devrimi günlerinde, uzun yürüyüşte, Vietkong direnişinde, Sierra dağlarında, Nikaragua’da, Vietnam’da büyük Anti-Faşist direnişte hep biz vardık. Dünyanın neresinde olursa olsun ezilenlerin isyanından, direnişinden güç aldık, oradan beslendik, geleceğe yürüyoruz. Karadeniz’de M. Suphi, Kızıldere’de Mahir, Haziran şafaklarında Atilla ve Tamer yoldaşlarımızdı. Baştan sona kızıl çizgi gibi bu direniş tarihi bizimdir. Mark, Engels, Lenin’den Che ve Mahir’e kadar bilimsel sosyalizmin tüm birikimi bizimdir. Biz bu evrensel ve özgül tarihin ürünüyüz ve geleceği kurmaya kararlıyız.

Türk devletinin ve çetelerinin Cizir- Kobane kantonlarına yönelik saldırılarına sessiz kalmadığımız gibi 20 Ocak’ta başlatılan Efrin‘e  yönelik işgal girişimine karşı da direniş  mevzilerinde kararlı ve inançlıyız. Devrimci operasyonlarımızla sürece cevap olmaktayız. Bu işgal yalnızca Kürt ve Arap halklarına yönelik değildir.  Saldırının asıl amacının Suriye halklarının kazanımını yok etmek ve aynı zamanda da Türkiye cephesinde Kuva-i milliyetçiliği örgütlemek faşist cepheyi genişleterek Türk-Kürt-Arap  halkları arasına kan ve irin  dökmektir.

Nato’cu Türk ordusu tanklarıyla, toplarıyla, savaş uçakları ile kadın, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin mezarlıklara ve cenazelerede vahşice saldırarak katliamlarını sürdürmektedir. Bu saldırıya yönelik ülke de gerçekleştirilen irili ufaklı protestolar, gösteriler, yürüyüşler ve açıklamalara karşı polisleriyle ve paramiliter güçleriyle yaka paça dövülüp göz altı ve tutuklamalar yapmaktadır. En ufacık farklı bir sese dahi tahammül edemeyen diktatör Erdoğan diğer taraftan ise demokrasi naraları atmaktadır. Ülkemizi halklar hapishanesine çeviren Erdoğan, işgale karşı tutum alan aydınları, akademisyenleri, demokratları, gazetecilerin tutuklanmaları, cezaevlerindeki özgürlük tutsaklarına yapılan tek tipleştirme uygulamaları ve  işkenceler, özgür insan düşüncesinin alaşağı edilmesi bizlere Erdoğan’ın demokrasi anlayışını bir kez daha göstermektedir.  Ancak biz bu saltanatı yıkacagız .

TÜM HALKLARIMIZA ÇAĞRIMIZDIR; 

Türk askerlerince Hatay ve Kilis’e atılan roketlerin amacı çok açıktır. Kardeş olduğunuz ülkeler arasındaki bağınızın koparılmasına izin vermeyin. Bu işgal Erdoğan faşizmi tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak bu katliamı görüpte sesini çıkartmayanlarda bu katliamın birer parçası, suç ortağı olmaktadır.

Biz THKP-C/MLSPB olarak diyoruz ki; Kürt ulusunun özgürlüğü ile Türkiye halklarının özgürlüğü kopmaz bağla birbirine bağlıdır. Devrimci kurtuluşun yolu; özgürlük kavgasını büyütmekten, faşizm ve AKP’nin Türk, Kürt, tüm halklara karşı saldırılarına direnmekten, halk için demokrasi ve sosyalizm kavgasından geçmektedir.

Biz THKP-C/MLSPB olarak diyoruz ki; Efrin cephelerinde direşin bir parçası olmaya, kanımızın son damlasına kadar emperyalizme, oligarşiye ve faşizme karşı mücadelemizi devam ettireceğimizin sözünü yineliyoruz. Afrin’in kurtuluşu Türkiye’deki barbarlığın yok oluşunun yol haritasıdır. Bu temelde başlattığımız kurtuluşa kadar savaş hamlesinde bu faşist barbar katliamlara sessiz kalmayın. Efrin’i Vietnam, Türkiye’yi Küba yapmak için tüm halkımızı Parti-Cephe saflarında seferberliğe ve zafere çağırıyoruz.

YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!

YAŞASIN DİRENİŞ YAŞASIN ZAFER!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!

THKP-C / MLSPB

Alper  ÇAKAS

12.02.2018


  • TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ’NİN STRATEJİK HEDEFİ NEDİR?

THKP-C/MLSPB’nin nihai hedefi; sınıfsal karekterlerin, tekelleşmenin, özel mülkiyetin, sömürü biçimlerinin, cinsiyet ayrımının, devlet ve devlete bağlı kurumların, sınırların ve din, dil ayrımlarının olmadığı toplumsal özgürlüğün yaşandığı bir dünya düzenini yaratmaktır ve buda kominizm dir. Nihai hedefe ulaşma yolunda savaşan THKP-C/MLSPB uluslararası proleteryanın ülkemizdeki öncü gücü ve devrimci sosyalizmin partisidir.

Kurulmak istenilen komünizm ancak emperyalist kapitalist sistemin tümden ortadan kaldırılması sonucunda halk devriminin ilk adımı olarak devrimci iktidarının kurulması ile gerçekleşecektir. Halk devrimi THKP-C/MLSPB’nin stratejik hedefidir. Bu stratejik hedefe ulaşmanın yolu, Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisinden geçmektedir. Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi emperyalizme, oligarşiye, faşizme ve siyonizme karşı uzun süreli Devrimci Halk Savaşıdır. Ve bu savaş devrimin proleterya öncülüğünde tüm emekçi halklarının katıldığı uzun süreli birleşik halk savaşı olarak zaferle taçlanacaktır.

Yukarı da belirtiğimiz gibi halk devrimi THKP-C/MLSPB’nin stratejik hedefidir ve bu hedef iki aşamadan oluşmaktadır.

Birinci stratejik aşama öncü savaşı; yani devrimci öncü gerilla savaşının politik amaçlarla siyasi gerçekleri açıklayarak kitleleri bilinçlendirmesidir ,

ikinci stratejik aşama ise; ordulaşma ve ayaklanmadır buda bilinçlenen kitlenin artık aktif rol oynayarak saflara katılması ile proleterya öncülüğünde, şehir ve kır yoksulları, küçük ve orta köylülük, şehir küçük burjuvazisi (aydınlar, küçük işletme sahipleri vb.), olmak üzere halk devrimimizin temel güçlerini oluşturarak ülkenin dört  bir yanında ayaklanma yada isyan başlatılmasıdır.

Bundan dolayı devrimimiz, öncü gerilla savaşı ile devrimci kitle hareketinin birbirini beslediği öncü savaşı aşamasından geçmek zorundadır. Öncü savaşı, gerillanın giderek ordulaştığı, işçi sınıfı ve halkın yerel ve genel ayaklanmalar içinde olduğu stratejik aşamaya ulaşacaktır. Her stratejik aşama kendi içinde bir dizi özgün taktik aşamalardan geçecek; devrimci savaş, emperyalizmi her alanda tasfiye edecek, mevcut Oligarşik/Faşist devleti yıkacaktır.

Kır ve şehir gerillacılığı bizler için taktiksel bir olgu olarak değil devrimin yol haritasını gösteren stratejik bir öneme sahiptir. bundan kaynaklı öncü gerilla savaşımızda hiçbir zaman kır ve şehir diyalektigi kopuk ele alınamayacak aksine iki tarafında birbirini destekler temelde bir çalışma yürütülmesi esas alınmaktadır. Biz ülke gerçekliğini ele alarak vardığımız kır ve şehir gerillacıgına ilişkin somut tahliller üzerinden devrimimize ilerlemekteyiz. PALB bunun somutlaşmış halidir.

Halk savaşı yani halk devrimi Emperyalizmin 4. Bunalım döneminde kültür emperyalizmin derinleştigi, sosyal yaşam koşullarının en üst safhada yozlaştıgı, emperyalist-kapitalist sistemin merkezindeki ülkelerde başlayan ekonomik kriz tüm dünyayı sarmakta ve sermaye yeniden yapılandırılmaya gitmekte, 1. 2. 3. Bunalım dönemlerinde oldugu gibi bugün yine en agır yıkımlarının sonuçlarını işçi ve emekçi halklara ödetmektedirler ,

Bir diğer yandan ise siyasal politikalarının çıkmaza girdiğini ve bundan kaynaklıda genel bunalımın  bölgesel savaşlarla asgari düzeye indirgenmesi ne kadar çok istenilsede, genel bunalım derinleşmiş ve emperyalistler arası çelişki ve çatışmalar bölgemiz ve ortadogu’da daha net bir biçimde açığa çıkmıştır. Bu temelde somutlaşmış olan 4. genel bunalım dönemi bizler için artık kaçınılmaz bir durum haline gelmekten çıkmış farklı bir boyuta bürünmüştür.

Bu uzun ve meşakatli yolda ülkemiz koşullarına göre biçim alacak, bu koşullarda ortaya çıkan olgularla zenginleşecek ve devrimimize yön verecektir.

Devrimimiz bir ya da bir kaç vuruşta zafere erişmez; Politikleşmiş Askeri Savaş, uzun süreli ve birleşik devrimci savaştır. Her taktiksel süreçte farklı biçimler alacak olan işçi sınıfı ve halkın birliği, zafere ulaşmak için yaşamsaldır. Proletaryanın öncüsü ve temsilcisi olan THKP-C/MLSPB tüm halkın örgütlü gücü olarak Halk kurtuluş cephesi, savaş gücü olarak gerilla ve Halk ordusu zaferimizin her daim güvencesi olacaktır.

Bu sömürüye dur deme zamanı gelmedi mi?

Tepemizde uçuşan akbabalara karşı

Biz halkız, biz emekçiyiz, biz insanız demenin zamanı gelmedimi?

Faşizme karşı Tarih yazmanın zamanı gelmedi mi?

Tarih savaşanları yazar

 Savaşmanın  zamanı gelmedimi?

Kendi ülkemizde de Ekimleri yaratmanın zamanı gelmedi mi?

Mart’lar Ekim’lerin habercisidir.


  • DEMOKRASİ SANDIKTA  DEĞİL, DEVRİM ’DEDİR!

Cumhuriyet’in Kuruluşundan Günümüze ülkemizde yerel seçimlerle demokrasi naraları atılmaktadır ve akabinde gelişen süreç Sivas, Maraş, Dersim katliamlarını beraberinde getirmistir. Ve o günden bu yana değişen hiçbir şey yoktur hala demokrasi naraları atılmakta refah söylemleriyle halk aldatılmaktadır.

Ve günümüz koşullarına gelindiğinde oligarşinin usta cambazları ip üstunde “iktidar” kavgası verirlerken bu gösterilerinin izleyicisi olan halka eşitlik, adalet, özgürlük vaatleri sunan düzen partilerine kanarak daha iyi bir gelecegin düşlerini kurarlar ve bu duruma ön ayak olan sözde devrimci olan işbirlikçiler halkı sandığa yönlendirirler. Ancak reformlarla söylenilen bu demogojilerin asıl amacı bilindiği gibi iktidar ve hegomanya savaşıdır. Bu savaşa işçisi, emekçisi, öğrencisi, kadını, genci, Kürdü, Türkü, Alevisi, Çerkezi herkesi toplumun her kesimini bir savaşa veyahut bir oyuna sürüklemektedirler.

Bunu günümüz gerçekliğiyle de görmekteyiz İşçi ve emekçilerin tüm demokratik hak ve özgürlükleri yok sayılmakta, Kürt ulusunun, başta “kendi kaderini tayin hakkı” olmak üzere tüm demokratik hakları inkar edilmekte, şovenist kışkırtmalarla emekçi halklar zehirlenmektedir. bugün de iktidar hastalığına kapılan düzen partileri AKP, MHP, CHP, SP ve diğer burjuva partileri emperyalizmin ülkemizdeki işbirlikçi köpekleridir.

Bu sebepden ötürü işçi ve emekçi halklarının demokrasi taleplerini hiçbir zaman yerine getirmeyeceklerdir. Çünkü bunlar demokrasiye, özgürlüğe, işçi ve emekçi halkların kardeşliğine tam karşıdan düşmandırlar. Bunlar gerçektir yaşanmış somut olgulardır. Yani hangi partiye oy verirseniz verin bu düzen hiçbir zaman değişmeyecektir. Keza halka dayatılanda tam da budur halkın sandıklara gidip oy kullanması, onların bu düzen içerisinde kendilerini hala var etmeye ve büyüdükçe kök salmalarına sebebiyet vermektedir.

Bu düzene dur deme vakti gelmedi mi ?

İşçiler, emekçiiler, yurtsever halkımız gelin bizler bu suça artık ortak olmayalım. Tarihten bu yana iktidar başına gelen tüm partiler bizleri kandırdılar. Bu emperyalizmin neo-liberal sosyal yıkım politikalarının ta kendisidir. işçi ve emekçilerin aşını, işini, evini, ailesini, geleceğini elinden almakta; işsizlik ve yoksulluk büyümekte, tarım çökmekte, kadın ve gençliğin geleceği çalınmaktadır.

Biz THKC-KIR GERİLLA BİRLİĞİ olarak emperyalizme, oligarşiye, faşizme karşı mücadele yürütüyoruz ancak şunuda unutmamalıyız ki THKC emperyalizmin kucaklarından inmeyen işbirlikçi düzen içi partilerede CEPHE den savaş açıyor.

Bundan dolayı diyoruz ki, çözüm sandıkta değil, çözüm  anti-emperyalist, anti-faşist, şovenizme karşı halk savaş ile gerçekleşecektir. Tek Yol Devrim.

Sandığa gitme!

Kurtuluşun yolu devrimde  sosyalizmde.

Sandığı parçala  devrim yolunda mevzilen .

THKC – KIR GERİLLA BİRLİĞİ

ALPER ÇAKAS

10 MAYIS 2018


  • NAMLUMUZUN ÖFKESİ HAZİRANDIR

Haziran ayı yiğitliktir, mücadeledir,  kahramanlıktır, emperyalizme, oligarşiye, siyonizme, farşizme karşı başkaldırıdır, devrim yolunun sarp yamaçlarında yürüyenlerin tarihidir. Haziran ve onlar Haziran sıcagında ölümsüzdürler.

Partimizin hatta TDH’nin unutulmayan aylarından biridir Haziran. Devrim ateşini omuzlarında taşıyan,  bir günlerini değil her günlerini halklarının özgürlük mücadelesine adayan ve bu uğurda bedenlerini siper ederek yiğitçe dövüşenlerdir Hazirancılar .

Evet bizler onların umutlarını düşleyenleriz belki bire bir tanışma onuruna ve cüretine sahip olamadık ancak onurlu bir halk komutanlarının yoldaşı olmak ve aynı mücadelenin taşıyıcıları olduğumuz için onurlu ve gururluyuz .

yukarıda da belirttiğim gibi bire bir tanışma imkanımız olmadı ama onların yoldaşlıkları, fedakarlıkları, samimiyetleri, devrimci duruşları, devrim yolunda ki kararlılıkları, 12 Eylül faşist cuntaya karşı silah kuşandıklarını ve ölüme giderken dahi yüzlerindeki gülüşlerini, gözlerindeki parıltılarını biliyoruz.

Maltepe’de çarpışan adalı Hüseyin Cevahir’i sefaköy’de vücudundan 40 mermi çıkan, gelmiş geçmiş en profesyonel şehir gerillası Tamer Arda’yı,  pusuya düşürülüp kısa mesafeden sol şakağından  ateş edilip katledilen,  gerçek bir önder olan Atilla Ermutlu’yu emperyalizmin korkulu rüyaları olan Ahmet Saner, Kadir Tandoğan, Hakkı Kolgu‘yu, hücre evinde  çatışmaya giren  “Ya Özgür Vatan Ya Ölüm” şiarını haykıran Doğan Özzümrüt, Ercan Yurtbilir‘i, 2015 yılında MHP’den millet vekili seçilen Atilla Kaya tarafından 1980’de bıçaklanarak katledilen Mithat Koçullu’yu, 20 Haziran 1991’de, Hazirancılar’ın anısına eylem gerçekleştirmek isteyen genç gerilla Gürkan Özdemir elindeki bombanın zaman ayarının  gecikmesi sonucunda, halktan insanların ölümüne sebebiyet vermemek için  bombayı kendi gövdesinde patlatarak, halkı  için  bedenini  feda etmeyi tercih etti,

2012’de ise eylem hazırlığı içerisindeyken yanındaki bombanın patlaması sonucunda ölümsüzleşen Talip Karasansar, 2015’de Rojava topraklarında Daiş’e karşı verilen mücadelenin bir parçası ve enternasyonalizmin simgesi olan Mahir Arpaçay ve Alper Çakas yoldaşlarımızı mücadeleleriyle çevikleşen iradelerini bizler çok iyi biliyoruz. Tarih böyle onurlu kahramanların yanı sıra birde ihanetçileri onursuz leş ‘leride yazmaktadır. Biz bu vatanın yiğit evlatlarını  unutmadığımız gibi işbirlikçi köpeklerini de unutmayacağız.

1981 Haziran ayında Arkadaşlarının canını satacak kadar alçalmış olan şemsi özkan oligarşi dikta ile işbirliği içerisine girer ve kesin kararlarını verirler. Bütün kadro imha edilecektir. Bir kısım yoldaşımız  yolda pusuya düşürülerek (Atilla Ermutlu, Tamer Arda), bİr kısım yoldaşımız ise, hücre evlerine düzenlenen baskın sonucu çatışma çıkar ve Doğan Özzümrüt, Ercan Yurtbilir, yoldaşlar şehit düşerler. Ve sonra düşman tarafından hain şemsi özkan’ın yüzü değiştirilir.

Evet biz hiçbir zaman şehitlerimizi unutmayacağız, ancak şahadetine sebebiyet veren ciğeri beş kuruş etmez alçaklarıda unutmayacağız ve şemsi özkan senide unutmadık. senden Atilla’nın, Tamer’in, Doğan’ın, Ercan’ın hesabını sormazsak kanımız kurusun, sen ve senin gibi şerefsizlerden, yoldaşlarımızın akan her bir damla kanının hesabını alacağız, alacağız, alacagız.

Haziran şehitleri Türkiye halkının onurudur

Haziran intikam ister

 intikam intikam intikam

THKC – KIR GERİLLA BİRLİĞİ

ALPER ÇAKAS

15 MAYIS 2018

image_pdf
You might also like